Perşembe, Kasım 17, 2005

sirinler koyu ziyareti

nicedir kucuk mavi yaratiklar beni koylerine davet ediyorlardi. bugun nasip oldu misafirligim.

ormanin kuytusunda, adi gibi sirin bir koycegizmis bu. yesillikler arasindan gulumseyerek bakan kirmizi catili minik minik evleri var. disaridan minik gorunse de ici oyle ferah, oyle neseli ki bu evlerin, insanin cikasi gelmiyor.

hos-bes ettik. once bana koylerini bulmamin kolay olup olmadigini sordular. "cok kolaydi; etrafa kulak verdim ve neseli cigliklarinizi takip ederek buluverdim" dedim. "cunku sen cok uslu ve sirin bi cocuksun" dediler. guldum.

bulundugum sure icinde tum sirinler birbirleriyle yarisircasina benim gonlumu hos etmeye calistilar. sirine bana ciceklerini gostermeyi, usta sirin son yaptigi az konusmayi saglayan aleti uzerimde denemeyi, gozluklu sirin okudugu 'insan ne ile yasar' kitabindan ogrenmem gerekenleri anlatmayi, sakaci sirin de bana kocaman bir hediye paketi sunmayi teklif etti. bense fazla zamanimin olmadigini, yalnizca ressam sirinin benim bir resmimi yapmasina izin verebilecegimi belirttim. "hep bunu sirinlemistim!" diyerek apar topar oturttu beni karsisina ve elinde paletiyle bir yarim saat kadar ugrasti. meraktan yerimde duramayip pozu surekli degistirdigim ve "bi kere bakayim bi kere bakayim" diye durmadan konustugum halde bile bana kizmadi, sonra da bana benzemeyecek guzellikte bir resim ortaya cikardi. "ama bu fazla sirin!" diye haykirdim. gulduk.

sonra bana asci sirin'in ozel olarak yaptigi sirin cileklerinden ikram ettiler. "doyasiya yiyebilirsin" dedi asci. "ama doyamam ki, bunlar cok sirin!" dedim. "doyma, yeniden gel" demekle kalmadi, evde yemem icin yanima da bir sirin poseti dolusu cilek verdi. tabii ben yolda yedim bitirdim hepsini.

yolda gargamel'e yakalanmamam icin de siki siki tembih ettiler. "kendisinden once o cirkin kedisinin miyavlamasini duyarsin. hemen bir caliligin arkasina saklan, o zaman seni bulamaz benim kucuk nel'im" dedi sirin baba. hatta olur da yakalanirsam diye bana kurtulus iksirini vermeyi de ihmal etmedi. bu ise guclu sirin alindi biraz. "o kadar korkma, yakalanirsan beni cagir, gozune vuracagim onun!" dedi. "biliyorum guclucugum, sen benim kahramanimsin, ama ben oyle gucsuzum ki, belki seni cagirmaya firsatim olmadan kazanin icinde kaynamaya baslayiveririm" dedim. "madem oyle, bak basinin caresine!" dedi. guldum. sirin baba ise iksiri uc yudumda icmem ve her yudumda da 'hof hof gargamella sirinella insanella' diye ucer kez tekrarlamam gerektigini hatirlatti. bunu kisaltsak olmaz mi diye icimden gecmedi degil, ama iksir bu, o zaman ise yaramaz herhalde diye bildigim icin bir sey demedim. bir de bu iksir sirin babanin insan dostlari icin ozel yapimi oldugu icin talimatlari sorgulamamin cok ayip olacagini dusundum.

beni ugurlarken hepsi koy hududuna kadar etrafimda dolanarak geldiler ve arkamdan el salladilar. yine gelecegimi ve onlari cok sevdigimi soyledim. onlari yeniden gormek icin gerekirse hic yaramazlik yapmayacagimi da ekledim. onlar da bana cok guzel seyler soylediler. huysuz sirinin "senden nefret etmekten nefret ediyorum!" demesi en cok hosuma gideniydi.

gecirdigim bu harika gun icin hepsine teker teker opucukler yolluyorum. gokyuzunun maviliginde sirinkoy'e dogru ucusmaya basladilar bile :)

2 Comments:

Blogger Av. Ertuğrul Harman said...

sirin cilegi gibi sirin bir yazi sirinlemissin sirine

Aralık 26, 2005 6:40 ÖS  
Blogger NeLLy said...

:o)

Ocak 16, 2006 3:17 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home