Salı, Ocak 31, 2006

amerikan bayragi

budur:

Pazar, Ocak 29, 2006

damdaki kedi

saat 18:43. kis gunu, malum, erkenden karanlik cokuvermis sehre. apartmanin yangin merdivenindeyim!! hava yagmurlu. şıp şıp agaclarin uzerinden ya da catilardan belki, yere dusen birikmis yagmur damlaciklarinin sesleri geliyor kulagima. islanmiyorum cunku artik yagmiyor. ama uzerinde oturdugum yangin merdiveni basamagi islak, hissedebiliyorum. manzara guzel. apartmanin arka tarafi. karanlik agac golgeleri. devasa cop bidonlari. sari isik, tam karsimda.

guzel bir aksam bu aksam. ruhum dingin. yarinki kuiz yok aklimda. sonraki sinavim da yok. turkiye yok, ingiltere yok. amerika yok, afrika yok. ırak yok, filistin yok.. tum dunyaya el salliyorum. herkesi cok seviyorum.

Cumartesi, Ocak 28, 2006

kelâmın tükendiği yer

bu sehirde bir gun kar yagar kis olur,
bir gun dereler caglar bahar olur.
bugun bahar gunu.
yarin kar yagacak.

Pazar, Ocak 22, 2006

alintilar

"baksana su dagin basinda evi, yatagi, yorgani olmayan, etrafta hickimse bulunmayan o insan ata biner gibi dunyanin sirtina binmis, yildizlar alemini dolasiyor. zahirde yalniz mi yalniz, batinda esmaulhusnayla dolasiyor." [Hekimoglu Ismail]

"ben. anlattiklarimin hayat tarafiyim. kalplerin tarihcesi yazilmadikca ne tarihe ne romana inanacagim."
[Nazan Bekiroglu]

"bu ne gurultu, bu ne isi basindan askin insan! yirmi yasindaki bir delikanlinin kafasinda bu ne boyle yarin dusuncesi sanki! aska karsi bu ne aldirmazlik boyle!" [Barnave]

"tufandan kurtulmak icin kendi derinligine akan bir irmak gibi; akmasam sana ölürdüm. yusuf, aktim, yine öldüm. kendi ölümümün seklini secmem ozgurlugumse susarak ölmeyi degil, soyleyerek ölmeyi sectim. tortulanarak ve bulanarak degil, tasarak ve cosarak ölmeyi istedim. hukmumun yusuf oldugu yerde ölümlü oldugumu bildim. ve yine dirilecek olmamin emniyetiyle ölümlü olusumu cok sevdim." [Nazan Bekiroglu]

"Despite my having said that I’d never write to you again, I do so now because I find, with the passing of time, that the outcome of my failure with you has been the complete damming up of all my creative capacities in a particularly disastrous manner such as I have never before experienced.
For a great many weeks now (whenever I've tried to write poetry) every thought I've had, even every feeling, has been struck off some surface crust of myself which began gathering when I first sensed that you were ignoring the real contents of my last letters to you, and which finally congealed into some impenetrable substance when you asked me to quit corresponding with you altogether without even an explanation.
That kind of blockage, exiling one's self from one's self -have you ever experienced it? I dare say you have, at moments; and if so, you can well understand what a serious psychological injury it amounts to when turned into a permanent day-to-day condition." [Paterson adli siirden]

Salı, Ocak 17, 2006

annem: ben hala senin dizlerinde

bazi mekanlar, bazi kokular, bazi sarkilar gibi, bazi esyalar da bir anlik bakismayla bizi alip goturebiliyor. kondugu sandiktan otuz yil sonra cikarilan gelinlik ya da cekmecede ayri ayri duran kol dugmeleri olmak zorunda degil. belki icinde bir tutam zencefil olan bir torbadir, belki ust kosesinden kirilmis bir kitap kapagi..

bavul toplamaktan daha zormus bavul acmak. yazip uzaklara gonderdigin bir mektubun bir zaman sonra yeniden sana gelmesi gibi ayni. "hayir, kapatmistim, yollamistim bunu.." diyecek oluyorum... hayir, her yeri kaplayan bana ait esyalarla ben, artik daha bir buraya aitim!

annemin "olsun, bulunsun" diye koydugu el bezleri, toz bezleri ve persil kokulu cânim carsaflar.. ozene bezene yerlestirdigim iki parca mutfak esyam ve annemin hic goremeyecegi mutfagim--benim mutfagim.

agladiysam, gelinlik cagdaki kizinin, hanimi oldugu evi goremeyen annelere agladim. yetistirip yuvadan ucurdugu halde kizindan torun bekleyemeyen annelere agladim. sabirli ve itaatkar, musfik ve munis, mahzunluguyla bahtiyar annelere agladim. agladiysam, bir anneme agladim, bir de Allah'in izniyle bir gun elbet anne olacak kizina.

Pazar, Ocak 15, 2006

yar bana bir eglencee

yurdumuzun baskentinden gelen bir grup insan, sagolsunlar, bayramin son gununde bu uzak diyar sehri turklerine ruya gibi bir gece gecirttiler. stand up, tiyatro, sarkilar turkulerin yaninda bir de karagoz oynattilar ki evlere senlik. dediler ki karagoz oyunu cocuklar icinmis. lakin burdaki cocuklarin cogu ne dedigini anlamiyor ki karagoz'un, hacivat'in. yine de eglendiler tabi; cocuk ruhlari diri ve $en hala.

ama Allah sizi inandirsin, benim soyle bir cumleyi kendi kulaklarimla isitmisligim var: "direction'lari exactly follow yaptik." heh, vaktiyle ben de "hala register olamadim class'lara" demis miyimdir, demisimdir.
sahi, var mi bunlarin turkcesi?? ;)

Çarşamba, Ocak 11, 2006

diyar-i gurbette..

bayram sabahi

Salı, Ocak 10, 2006

bayram hediyesi: ofke ve hiciv

rahmet dagi'nda yapilan muhlis dualari kiskanan sessiz haykirislarim var bu bayram. bedenimde dolasan, kusup da atamadigim zehirli bir kan, bogazimda dugum dugum beni bogan bir hickirik var. dolabimda asili bayramligimi, ve dahi bayramin bayramligini lekeleyen irin camuru gozyaslarim var..

kimin sucu bu olup biten ve olmasi gerekirken olmayan her sey? basak ruhumun tum ici bosluguna ragmen onunde yerlere kadar egildigi kaderim mi sorumlu? ozgur irademi miktanis karsisinda bir pusula gibi saptiran iblis ve dostlari mi suclu? "her sey akar; su, tarih, yildiz, insan ve fikir" diyerek kendini kaderinin ve seytani durtulerin nehrinde sonunu gormedigi romantik bir akintiya birakmis benligim mi mucrim? dusuncelerim, hatiralarim ve hayallerim arasindan baslarini uzatip nanik yapip uzaklasan iyi gun dostlarim mi gunah kecisi?..

musebbibi kim olursa olsun, beyhude omrumun, rahmet yagmurlarinin yetisemedigi dudaklarimda kuruyup kalmis hazin oykusu var bu bayram. hediyem olsun cumle aleme.

Cumartesi, Ocak 07, 2006

kekeme cocuklar korosu

"sokak cocuklarinin simsiyah avuclarina ofke dolduruyorum. boyaci cocuklarin taze derilerinden ayakkabi cilasi yapiyorlar. beyrutlu kadinlarin agziyla agit yakiyorum cocuklara. agit en cok annelere yakisiyor. kizkardeslerinin olumunu kiskaniyor hasari erkek cocuklar."
[Tarik Tufan]


**
ve bu hengamede, bakiniz, ne guzel bir resim. kimin cizdigini bilmemekle beraber, sormam gerekiyor: who can make whom always smile? ve soruyorum: kim kimi her daim guldurebilir? bedel istemeden, sonrasinda aglatmadan, ve hayatin tum dis etkenlerine ragmen? bahsi gecen 'I' kimdir 'you' kimdir bilmiyoruz ama, diyemez kimse bir baskasina boyle. derse yalan soyler.

her seye ragmen bugunlerde yuzumu guldurmeyi basaran emir cihan'a ve ablasi melek'e sukranlarimi sunuyor, bu sevimli resim kahramanlari ve kapi araligindan gulumseyen kelebekciktense ozur diliyorum.

Cuma, Ocak 06, 2006

leylaklar dokulup guller aglasin

durumu iyice trajik hale getirmek degil istedigim. ama anlatilamiyor ki baska turlu..


gurbet içimde bir ok, her şey bana yabancı
hayat öyle bir han ki, acı içinde hancı

sevmek korkulu rüya, yalnızlık büyük acı
hangi kapıyı çalsam, karşımda buruk acı

yıllar yılı gönlümde bir gün sabah olmadı
bu ne bitmez çileymiş, neden hala dolmadı

sevmek korkulu rüya,
yalnızlık büyük acı
hangi kapıyı çalsam, karşımda buruk acı

Perşembe, Ocak 05, 2006

bilginize

bolumum (political science) hakkinda ileri geri konusulmasini hic sevmiyorum. yalnizca siyasi partiler ve haber izlerken midemizi bulandiran turkiye'nin icinden cikilmaz politikalarindan ibaret zannedilmesin okudugum bolum. mezun oldugumda yapacagim isin bu partilerden biri adina geceli gunduzlu kosusturmak ya da bir devlet dairesinde orgu ormek cay icmek dedikodu yapmak ve diyet listeleri takip etmek olacagi da sanilmasin. daha genis bakilabilir degil mi? kapsamli bir bolum ve kapsamli bir is sahasi. belki de hicbir 'is' sahibi olmayacagim. ama yine de yapacagim cok is olacak.

it's all politics kitabinda guzel bir tanim buldum siyaset'e dair:
"sometimes politics involves going around or bending rules, but more typically it's about positioning your ideas in a favorable light, and knowing what to say, and how, when, and to whom to say it."
eger okudugum bolumden bu ve buna benzer hayata donuk kazanimlar elde etmeyi umut ediyorsam bunun "bayanlara uygun olmadigi", "bu sekilde turkiye'de is bulamayacagim" vs vs gibi soylemler isitmeye devam etmem reva midir?

Çarşamba, Ocak 04, 2006

a piece of ease

yeni yila bir 'homeless' olarak girdim. bir haftadir kocaman bir evde uc kucuk cocuk tarafindan misafir ediliyor, kendi kendimle evsizcilik oynuyorum. disarida da pek cok sey olmakta. hayatin 20 yasinda bir insana ogretecegi ne cok sey var, simdi anliyorum.
--

insanin bir daha hic gormeyecegini zannettigi yerlere yeniden gelmesi, "son kez bakiyorum" dediklerini yeniden gormesi ve gozunde canlanan gecmis anilarina taze anilar eklemesi hayrete dusurecek kadar enteresan, iyi ya da kotu demiyorum ama, cok tuhaf bir his uyandiriyor. gelecegi ongoremedigimizi biliriz pek tabii ama nerede hangi havayi soluyacagimiza karar verenin de biz olmadigimizi dusunduruyor bu durum.

bir de aidiyet meselesi.. bulundugumuz yere ait miyiz? olmamiz gereken yerde miyiz? oldugumuz yerde nasil bir durus icerisindeyiz? dogru ve yanlis.. good and evil...

ellerimiz aciliyor, dudaklarimiz kipirdiyor hafiften. huzur diliyoruz. bir parca.