Salı, Kasım 29, 2005

bir avuc kivilcim

yalova'dayken biz, denizin karsi kiyisinda gorunen istanbul isiklari 'tatilya'ydi o zaman minicik olan erkek kardesimce. hic gitmemis oldugu tatilya boyle canlaniyor olmaliydi kafasinda.
sonra biz tatilya'nin gobegine geldik. isiklarin buyusune biraktik kendimizi camlica'nin serin aksamlarinda. pencerenin onunde gecen guz gunlerimiz oldu ve o isiklar 'kivilcim serpmissin gibi'ye donustu dedemin dillenen dimaginda.

sonra ulfetle gelen siradanlasmanin kacinilmazliginda gormez oldu gozlerimiz isiklari; bir avuc kivilcim yakmaz oldu ayalarimizi. serpemedik, serpmedik, alev degil ama lem'a, ziya yayan, kah amber kah gul kokan, pur atesiyle huzur veren kivilcimlarimizi. futursuzca salamadik uzaklardaki bicarelere yildizlarini yeryuzunun. icimize donduk, icimize dondukce karardik, aydinlanamadik.
--

diyecegim o ki, her guzel sey bir zaman sonra peyda olan ulfet ile aleladelesiyor. alismak denen sey bazen bir insanin yoklugunun acisini icimizde kullendirip hur kilarken bizi, bazen en harikulade imkanlarimiza âmâ kilip gozumuzun onundeki saadetten fersah fersah irak ediyor bizi.

Pazartesi, Kasım 28, 2005

gulumseyin!



nesquikli sut + komedi filmi
*
mesela
ruby & quentinlisinden
*
iyi geliyor : )

Pazar, Kasım 27, 2005

kehanet

00:26:55 silik seksek cizgisi : goruyorsun ya, artik buraya ait degilim.
00:27:01 silik seksek cizgisi : vapurlar da bensiz kalacak
00:27:05 silik seksek cizgisi : kadikoy sahili
00:27:09 silik seksek cizgisi : uskudar meydani..
00:27:16 silik seksek cizgisi : karakoy simitcileri..
00:27:20 silik seksek cizgisi : martilar
00:27:26 silik seksek cizgisi : sokak kedileri
00:27:35 silik seksek cizgisi : kizkulesi bensiz kalacak
00:27:39 silik seksek cizgisi : herkesler..
00:27:44 silik seksek cizgisi : kirtasiyeler
00:27:47 silik seksek cizgisi : hediyelikciler
00:27:53 silik seksek cizgisi : incikler boncuklar bensiz..
00:28:19 silik seksek cizgisi : acibademin binbir cesit restorani dondurmacisi
00:28:23 silik seksek cizgisi : inisli yokuslu sokaklari
00:28:36 silik seksek cizgisi : agacli bahceli evleri
00:28:44 silik seksek cizgisi : cop konteynirlari..
00:28:55 silik seksek cizgisi : dar sokaklara sikismis arabalar bensiz kalacak

Salı, Kasım 22, 2005

baris -> nel

yine yol gorundu gurbete
guz geldi yapraklar dokuldu

martilar goc etti

turnalar suzuldu

yine yol gorundu gurbete


koyume kara kis cokse de
asiklar boynunu bukse de

desen ki nazli yar insafa gelse de

yine yol gorundu gurbete


aci keder hep bana
kardes baci ana baba

benim olsa butun dunya

yetmez ki

derdimi kimlere soyleyim

ben garip baris'im neyleyim

anamdan babamdan yuvamdan uzakta

yine yol gorundu gurbete

Pazar, Kasım 20, 2005

gecelerde sukun..

hesap, iki hece. oyle kisa. Hesabi Seri Gorucu'nun onunde.

fakat kelimeler, sozler, binlerce. yaz, ciz, oku, soyle..
gunler uzun, geceler uzun, omur uzun. anlar sonsuz..

olum, iki hece. ve fakat, gelmeyecek kadar degil, yokmus kadar uzak.

**
animsama, nedamet, gozyasi, tovbe, rucu.. kisacik.

fakat Rahman Vedud; icabeti, tesellisi, mustusu tez: vakitlerden duha, ve duanin ardindan gelen Duha: yemine es tovbenin ardindan gelen yemin: " والضحي"

"yemin olsun duha'ya (kusluk vaktine)!

ve sukuna erdigi zaman, geceye!

Rabb'in seni ne terk etti, ne de darildi!

gercekten, sonraki (ahiret) ise, senin icin evvelkinden (dunyadan) daha hayirlidir."

Perşembe, Kasım 17, 2005

sirinler koyu ziyareti

nicedir kucuk mavi yaratiklar beni koylerine davet ediyorlardi. bugun nasip oldu misafirligim.

ormanin kuytusunda, adi gibi sirin bir koycegizmis bu. yesillikler arasindan gulumseyerek bakan kirmizi catili minik minik evleri var. disaridan minik gorunse de ici oyle ferah, oyle neseli ki bu evlerin, insanin cikasi gelmiyor.

hos-bes ettik. once bana koylerini bulmamin kolay olup olmadigini sordular. "cok kolaydi; etrafa kulak verdim ve neseli cigliklarinizi takip ederek buluverdim" dedim. "cunku sen cok uslu ve sirin bi cocuksun" dediler. guldum.

bulundugum sure icinde tum sirinler birbirleriyle yarisircasina benim gonlumu hos etmeye calistilar. sirine bana ciceklerini gostermeyi, usta sirin son yaptigi az konusmayi saglayan aleti uzerimde denemeyi, gozluklu sirin okudugu 'insan ne ile yasar' kitabindan ogrenmem gerekenleri anlatmayi, sakaci sirin de bana kocaman bir hediye paketi sunmayi teklif etti. bense fazla zamanimin olmadigini, yalnizca ressam sirinin benim bir resmimi yapmasina izin verebilecegimi belirttim. "hep bunu sirinlemistim!" diyerek apar topar oturttu beni karsisina ve elinde paletiyle bir yarim saat kadar ugrasti. meraktan yerimde duramayip pozu surekli degistirdigim ve "bi kere bakayim bi kere bakayim" diye durmadan konustugum halde bile bana kizmadi, sonra da bana benzemeyecek guzellikte bir resim ortaya cikardi. "ama bu fazla sirin!" diye haykirdim. gulduk.

sonra bana asci sirin'in ozel olarak yaptigi sirin cileklerinden ikram ettiler. "doyasiya yiyebilirsin" dedi asci. "ama doyamam ki, bunlar cok sirin!" dedim. "doyma, yeniden gel" demekle kalmadi, evde yemem icin yanima da bir sirin poseti dolusu cilek verdi. tabii ben yolda yedim bitirdim hepsini.

yolda gargamel'e yakalanmamam icin de siki siki tembih ettiler. "kendisinden once o cirkin kedisinin miyavlamasini duyarsin. hemen bir caliligin arkasina saklan, o zaman seni bulamaz benim kucuk nel'im" dedi sirin baba. hatta olur da yakalanirsam diye bana kurtulus iksirini vermeyi de ihmal etmedi. bu ise guclu sirin alindi biraz. "o kadar korkma, yakalanirsan beni cagir, gozune vuracagim onun!" dedi. "biliyorum guclucugum, sen benim kahramanimsin, ama ben oyle gucsuzum ki, belki seni cagirmaya firsatim olmadan kazanin icinde kaynamaya baslayiveririm" dedim. "madem oyle, bak basinin caresine!" dedi. guldum. sirin baba ise iksiri uc yudumda icmem ve her yudumda da 'hof hof gargamella sirinella insanella' diye ucer kez tekrarlamam gerektigini hatirlatti. bunu kisaltsak olmaz mi diye icimden gecmedi degil, ama iksir bu, o zaman ise yaramaz herhalde diye bildigim icin bir sey demedim. bir de bu iksir sirin babanin insan dostlari icin ozel yapimi oldugu icin talimatlari sorgulamamin cok ayip olacagini dusundum.

beni ugurlarken hepsi koy hududuna kadar etrafimda dolanarak geldiler ve arkamdan el salladilar. yine gelecegimi ve onlari cok sevdigimi soyledim. onlari yeniden gormek icin gerekirse hic yaramazlik yapmayacagimi da ekledim. onlar da bana cok guzel seyler soylediler. huysuz sirinin "senden nefret etmekten nefret ediyorum!" demesi en cok hosuma gideniydi.

gecirdigim bu harika gun icin hepsine teker teker opucukler yolluyorum. gokyuzunun maviliginde sirinkoy'e dogru ucusmaya basladilar bile :)

Çarşamba, Kasım 16, 2005

gulpembe

dedemin elleri geldi aklima. "kupik" elleri. tombul, kut, ugrastigi islerle esmerlesmis ve catlamis, ihtiyar ama kuvvetli elleri..

semaya acildigini gormustum bu ellerin. semanin, arzin ve ikisi arasindakilerin Rabbi'ne acilmis ellerdi onlar. dizleri ustune katlanmis, ufacik olmus bacaklari ve one egilmis boynu, yasaran gozleriyle dedem cocuklasmisti gozumde.. bir masum, gunahsiz cocugu seyreder gibi seyrettim ellerini yuzune surusunu. bu masum cocuk farkinda olmadan seyredildiginin.

"amin" dedim kalbinden, dilinden gecen dualara. "amin" dedim sagligina, hayatimdaki varligina ettigim dualara. "amin" diyorum dedecigim, bir duama ki, cennet'te bulusup seninle, ellerinden tutup opmemdir seni.

guz yagmurlariyla bu gece, ve her gece, rahmet yagsin ustune.

Salı, Kasım 15, 2005

kervan

gidecegim buralardan.. silinip gidecegim.
yakinda.