... bir kus degilim, ama ucan kuslara katilip uctum yeniden. muhacir kuslar kervaninda bir satilan, bir alinan oldum. ne mutlu ne mutsuz; dingin ve ruhsuz bir kissanin Yûsuf'u oldum. gurbet ellerde bir aziz olmak degildir haddime dusen, fakat aziz bir sehre bugun, tepeden baktim.
"mekan-i ask" denen, guya, bu sehrin, mezarliklarindan tasan kirik kalp parcalarini gordum. kimisi toprak olmus coktan, kimisi kanli sehitler gibi canliydilar hâlâ.
milletler/ kulturler arasi evlilikler tum zorluklarina ragmen cok renkli olabilir diye tahmin ediyorum. tabii sirf neseli olsun, uluslararasi olsun diye bu sekilde evlenmeyi istiyorsa bi insan, o zaman -resimlerde goruldugu gibi- kendi kulturunde israrci olmamak, farkli uygulamalari kolay benimsemek gibi durumlara da katlanmalidir. cocugunun kendisinden cook farkli gorunmesine razi olmak da bunlardandir. hayat musterektir, her seyin bir bedeli vardir, vesaire.
hamsterlar cok sevimli hayvanlardir. oyle tiksinilecek igrenilecek, gorunce cigligi basip sandalye masa uzerine ziplanacak, yilana ciyana sarilinacak hayvanlardan degillerdir. kirmizi gozlu ve beyaz renkli olanlari, ayni ozelliklerdeki tavsanlardan daha sevimlidir cunku daha kucukturler ve kafeslerinde kucuk degirmen(?)lerinin uzerinde kosu bandinda kosar gibi oyunlar yaparak hem sizi hem de kendilerini eglendirmeyi bilirler.
birkac sene once kadikoy'deki petcilerde epey bakinmistim guzel bir hamster bulayim da besleyeyim diye ama bana bu hayvancagizin az biraz koktugunu soylemistiler. oyle olunca vazgecmistim. ama hamster besleyen amerikali bir arkadasim hic kokmadigini soyledi. belki oranin hamsterlari kokmuyorlardir ya da amerikalilarin hayvanlarin kokularina bakislariyla bizimki farklilik gosteriyordur. bu konuya musait bi zamanda egilmeliyim.
"It was the nightingale, and not the lark, That pierc'd the fearful hollow of thine ear; Nightly she sings on yon pomegranate tree: Believe me, love, it was the nightingale." [Shakespeare]