Salı, Kasım 28, 2006

gündüzler size kalsın, verin karanlıkları

bu şiir son sözümüz olsun, sözümüz söz.

Minstrel Man

Because my mouth
Is wide with laughter
And my throat
Is deep with song,
You do not think
I suffer after
I have held my pain
So long?

Because my mouth
Is wide with laughter,
You do not hear
My inner cry?
Because my feet
Are gay with dancing,
You do not know
I die?

[Langston Hughes]

Perşembe, Kasım 16, 2006

"mr.pilot take me back"


penguen bonus kafalari hayranlikla tekrar tekrar izledim.

Çarşamba, Kasım 15, 2006

ucan da kuslara malum olsun

bugune;

bana "gidecegim buralardan.. silinip gidecegim" dedirten, kervan'a katip cile doldurtan o ilk gune;
var olusun basi degilse de devami olup "publish!" demekten ibaret sancisiz dogumlara...

ciceklere; renklerine ve kokularina,
siirlere; ruhlarina, uyaklarina ve okuyanlarina,
sehirlere; uzaklara,
sehrin kalabaliklarina,
kalabaliklar icindeki yalnizlara,
yildizlara,
yolculara, illa yolculara...

cayda sekenlere,

dalda sekenlere,
cizgide sekenlere...

cizgilere;

ince ve silik olan her seye...

boncuktan bir kus
ucurmayi bilenlere.

Cumartesi, Kasım 04, 2006

Униженные и оскорбленные

-giris-

turkce cevirilerinde 'ezilenler' veya 'ezilmis ve asagilanmislar' (ing. the insulted and injured) adini alan roman, dostoyevski'nin 1861 yilinda yayinladigi ve tum eserleri arasinda belki de en yalin, sade ve basit uslup kullandigi romanidir. roman, yayinlandigi gunlerde buyuk yanki uyandirmadigi gibi gunumuzde de pek cok okur tarafindan bilinmemektedir.

bununla beraber, '99, '01 ve '03 yillarinda uc ayri tercumesinden okumus oldugum bu kitabin bazi karakterlerinin birbirleriyle olan iliskilerinin okunup anlasilmasinin yararli olacagi kanaatindeyim.


-smith ve azorka-

kitabin ilk bolumunde vanya'dan sonra karsilasilan bu iki isimdir. feri sonmus gozleri, kambur sirti, isitmeyen kulaklari, donuk bakislari ve daha nesiyle ihtiyarligin son raddesine gelmis bir adam (smith) ve tipatip ayni ozelliklere sahip bir kopek (azorka) rusya'da siradan bir alman kahvehanesinde dizdize son anlarini gecirmektedirler. uzun yillar ayni yastigi paylasan insanlar gibi hayatlarini yillarca musterek surdurmus bu iki ihtiyarin da birbirlerine benzedikleri icin mi ortak yasayabildikleri, yoksa ortak yasamalari sebebiyle mi birbirlerine benzedikleri, cevabi kisiye bagli bir sorudur. asikar olan su ki, bu ikisinden biri oldukten sonra digerinin tek basina yasamasi mumkun degildir. bu halleriyle yasliligin ve o yasa kadar yasananlarin omrun son demlerinde insan uzerinde olusturdugu garip 'baglilik' hissine ornek teskil etmektedirler. dunyadan elini etegini cekmis ve herhangi bir beklentisi arzusu da kalmamis bu insanlari hayata baglayan tek unsur omurlerini beraber gecirdikleri hayat arkadaslari ve bir de hayalleridir; hayalleridir ki smith'e son nefesini verirken kendi evini ya da baska bir seyi degil, belki de yillarca ugramadigi torununun evinin adresini sayiklatmistir.
(12 subat '06)

-vanya ve natasa-

#baskalarinin mutluluguyla mutlu olma sirrina ermislerin oykusudur.#


vanya ve natasa, cocukluklari birlikte gecmis, kisa zaman sonra evlenmeleri beklenen iki genctir. kimsesi olmayan vanya, natasa'nin icten dostlugunun yanisira ihmenevler'in (natasa'nin anne-babasi) de sevgi ve guvenini kazanmis "aileden biri" sayilmaktadir. ne var ki, vanya natasa'ya karsi kardesce bir arada buyumenin getirdigi bagliliktan otesini hissederken, natasa ailenin ezeli dusmani olan prens'in ucari oglu alyosa'ya asik olur. ailesinden cekinen natasa, durumu "yuce gonullu" vanya'ya acar. vanya kendisinden beklendigi uzere natasa ve alyosa'nin destekcisi olur, hikaye boyunca ciftin mutlulugu icin ugrasmakla kalmaz, ihmenevler'le natasa'nin arasini da yapmaya calisir. alyosa'nin sik sik yalniz biraktigi natasa'nin yaninda olan vanya, alyosa hakkinda da en ufak bir kotu dusunce beslemez. iste bu "yuce gonulluluk" sayesinde (yuzunden?) ailesine ve vanya'ya ihanetinin agirligini bile hissetmeyen natasa, alyosa tarafindan nihayet terk edildiginde yaninda yine sadik dostu vanya bulunacak, dillendirmese de saklayamadigi duygulari gozlerinden "
birlikte ebediyen mutlu olabilirdik" seklinde aciga cikacaktir.
(27 mayis '06)

-natasa ve alyosa-

natasa, ailesini terk etmek gibi pek cok sikintiya girip asik oldugu alyosa'yla yasamaya baslar. alyosa fazlasiyla cocuksu bir yapida olup, iliskileri iki sevgiliden ziyade anne-ogul iliskisini andirir. alyosa yaramaz, akillanmaz bir cocuk; natasa anlayisli, sevgi dolu bir anne gibidir. alyosa'nin ne yaparsa yapsin sonunda mutlaka gelip buyuk bir pismanlikla ayaklarina kapandigi natasa'ya, onun deli oldugu bu saf, cocuksu hali her seyi hos gordurur. bu zamparalik-ozur seanslari uzun muddet devam eder. sonunda natasa yapabilecegi en buyuk fedakarligi yapip buyuk bir olgunlukla alyosa kadar cocuk, tatli, ama bir o kadar temiz kalpli, sevecen ve akilli bi kiz olan katya'nin ellerine alyosa'yi teslim eder. katya'yla ayri bir sehirde yasamaya giderken hala 'mutlaka yazacagim, asla ayrilmayacagiz, seni asla unutmayacagim, geri de gelecegim' diye sayiklayan, yeminler savuran alyosa'yi son kez gordugunun bilincinde olan natasa saniyorum sadece gozlerini kapayip gulumsemistir.
(1 eylul '05)

-nelly ve vanya-

kucuk bir kizla ona hayatinin son gunlerinde mutlulugu tanitan imkansiz askinin oykusudur.

Cuma, Kasım 03, 2006

holy Qur'an

you will find various recitations with translations in the links below. enjoy!

Holy Qur'an

imam alsudais recitation

abdullah basfar recitation