Cumartesi, Kasım 04, 2006

Униженные и оскорбленные

-giris-

turkce cevirilerinde 'ezilenler' veya 'ezilmis ve asagilanmislar' (ing. the insulted and injured) adini alan roman, dostoyevski'nin 1861 yilinda yayinladigi ve tum eserleri arasinda belki de en yalin, sade ve basit uslup kullandigi romanidir. roman, yayinlandigi gunlerde buyuk yanki uyandirmadigi gibi gunumuzde de pek cok okur tarafindan bilinmemektedir.

bununla beraber, '99, '01 ve '03 yillarinda uc ayri tercumesinden okumus oldugum bu kitabin bazi karakterlerinin birbirleriyle olan iliskilerinin okunup anlasilmasinin yararli olacagi kanaatindeyim.


-smith ve azorka-

kitabin ilk bolumunde vanya'dan sonra karsilasilan bu iki isimdir. feri sonmus gozleri, kambur sirti, isitmeyen kulaklari, donuk bakislari ve daha nesiyle ihtiyarligin son raddesine gelmis bir adam (smith) ve tipatip ayni ozelliklere sahip bir kopek (azorka) rusya'da siradan bir alman kahvehanesinde dizdize son anlarini gecirmektedirler. uzun yillar ayni yastigi paylasan insanlar gibi hayatlarini yillarca musterek surdurmus bu iki ihtiyarin da birbirlerine benzedikleri icin mi ortak yasayabildikleri, yoksa ortak yasamalari sebebiyle mi birbirlerine benzedikleri, cevabi kisiye bagli bir sorudur. asikar olan su ki, bu ikisinden biri oldukten sonra digerinin tek basina yasamasi mumkun degildir. bu halleriyle yasliligin ve o yasa kadar yasananlarin omrun son demlerinde insan uzerinde olusturdugu garip 'baglilik' hissine ornek teskil etmektedirler. dunyadan elini etegini cekmis ve herhangi bir beklentisi arzusu da kalmamis bu insanlari hayata baglayan tek unsur omurlerini beraber gecirdikleri hayat arkadaslari ve bir de hayalleridir; hayalleridir ki smith'e son nefesini verirken kendi evini ya da baska bir seyi degil, belki de yillarca ugramadigi torununun evinin adresini sayiklatmistir.
(12 subat '06)

-vanya ve natasa-

#baskalarinin mutluluguyla mutlu olma sirrina ermislerin oykusudur.#


vanya ve natasa, cocukluklari birlikte gecmis, kisa zaman sonra evlenmeleri beklenen iki genctir. kimsesi olmayan vanya, natasa'nin icten dostlugunun yanisira ihmenevler'in (natasa'nin anne-babasi) de sevgi ve guvenini kazanmis "aileden biri" sayilmaktadir. ne var ki, vanya natasa'ya karsi kardesce bir arada buyumenin getirdigi bagliliktan otesini hissederken, natasa ailenin ezeli dusmani olan prens'in ucari oglu alyosa'ya asik olur. ailesinden cekinen natasa, durumu "yuce gonullu" vanya'ya acar. vanya kendisinden beklendigi uzere natasa ve alyosa'nin destekcisi olur, hikaye boyunca ciftin mutlulugu icin ugrasmakla kalmaz, ihmenevler'le natasa'nin arasini da yapmaya calisir. alyosa'nin sik sik yalniz biraktigi natasa'nin yaninda olan vanya, alyosa hakkinda da en ufak bir kotu dusunce beslemez. iste bu "yuce gonulluluk" sayesinde (yuzunden?) ailesine ve vanya'ya ihanetinin agirligini bile hissetmeyen natasa, alyosa tarafindan nihayet terk edildiginde yaninda yine sadik dostu vanya bulunacak, dillendirmese de saklayamadigi duygulari gozlerinden "
birlikte ebediyen mutlu olabilirdik" seklinde aciga cikacaktir.
(27 mayis '06)

-natasa ve alyosa-

natasa, ailesini terk etmek gibi pek cok sikintiya girip asik oldugu alyosa'yla yasamaya baslar. alyosa fazlasiyla cocuksu bir yapida olup, iliskileri iki sevgiliden ziyade anne-ogul iliskisini andirir. alyosa yaramaz, akillanmaz bir cocuk; natasa anlayisli, sevgi dolu bir anne gibidir. alyosa'nin ne yaparsa yapsin sonunda mutlaka gelip buyuk bir pismanlikla ayaklarina kapandigi natasa'ya, onun deli oldugu bu saf, cocuksu hali her seyi hos gordurur. bu zamparalik-ozur seanslari uzun muddet devam eder. sonunda natasa yapabilecegi en buyuk fedakarligi yapip buyuk bir olgunlukla alyosa kadar cocuk, tatli, ama bir o kadar temiz kalpli, sevecen ve akilli bi kiz olan katya'nin ellerine alyosa'yi teslim eder. katya'yla ayri bir sehirde yasamaya giderken hala 'mutlaka yazacagim, asla ayrilmayacagiz, seni asla unutmayacagim, geri de gelecegim' diye sayiklayan, yeminler savuran alyosa'yi son kez gordugunun bilincinde olan natasa saniyorum sadece gozlerini kapayip gulumsemistir.
(1 eylul '05)

-nelly ve vanya-

kucuk bir kizla ona hayatinin son gunlerinde mutlulugu tanitan imkansiz askinin oykusudur.

11 Comments:

Blogger NeLLy said...

nihal yalaza taluy tercumesi adam yayinciliktan cikmis. benim ilk okudugum bu ceviriydi ama cook eski basim bir kitapti. yalova'da halk kutuphanesinden alinmisti. tam ben onu tatilde okumaktayken deprem oldu. kutuphane uzun muddet acilmadi. sonra biz istanbul'a tasindik. kitap elimde kaldi. bikac arkadasima verdim okumalari icin. okudular, ya begendiler ya begenmediler.. sonra kitap kayiplara karisti. bir daha akibetini hic bilemedim.
sari sayfali, sari kapakli, kucucuk fontlu, satirlar arasinda bosluk yokmus gibi birbirine gecmis harfleri olan, okurken arada bir sayfalarini koklamaktan kendimi alamadigim bir kitapti. ezilenler.

Kasım 04, 2006 10:08 ÖS  
Anonymous Adsız said...

simdi bulup yine okumussun anlasilan yada nellycim nasil hepsini boyle aklinda tutabiliyorsun masallah yani bend eokudum ama ancak senin ozeti okuduktan sonra hatirlayambildim ittire kaktira hemde.. yahu bana bir unutkanlik recetesi versen, yazsan dua etsen okusan olurmu

Kasım 04, 2006 11:02 ÖS  
Anonymous Adsız said...

ustaca anlatmışsın

Kasım 06, 2006 9:36 ÖS  
Blogger aylak adam said...

böyle bir özetle benim içimdeki okuma tembelliğime karşı verdiğim savaşta elime bir koz adaha verdin, teşekkür ederim :)

Kasım 08, 2006 7:00 ÖÖ  
Anonymous Adsız said...

nellycim bi ara dosto külliyatından karamazofları , yeraltından notları ve beyaz geceler i (ki pass en çok onu sever) bu şekil anlatmanı ve mayt ı biraz daha sevindirmeni rica ediciim

Kasım 08, 2006 12:09 ÖS  
Blogger NeLLy said...

ryu, might, passive, begenmenize sevindim.

pass, surada beyaz geceler'le ilgili soyleyebilecegimi soylemis bulunuyorum.
karamazov kardesler'i 150 sayfa kadar ingilizcesinden okuyup birakmisligim var, -utanarak- malesef tamamini okumadim henuz. 700 sayfalik kitap burada nasil ozetlenir o da ayri mesele.
yeraltindan notlar'i da bu sekil anlatmaktan aciz hissediyorum kendimi, zira feylosofluk bana degil dosto'ya yarasir.
fakat seni bu tur calismalarda sonuna kadar destekledigimi belirtir, gozlerinden operim.

Kasım 08, 2006 2:43 ÖS  
Anonymous Adsız said...

ah be nelly gel senle beyaz gecelere gidelim petersburg un köprülerinden gece on ikide güneşin batışını seyredelim sonra nastenka vanya r. alyoşa sonra...sonrası yok işte :I

Kasım 08, 2006 3:41 ÖS  
Blogger NeLLy said...

azorka da gelsin.

Kasım 08, 2006 3:56 ÖS  
Anonymous Adsız said...

Raskolnikovu da unutmayın :)

Kasım 08, 2006 4:13 ÖS  
Blogger Birsen Şahin said...

"the insulted and injured" ile harika bir link vermişsin, çok teşekkür ederim, çok yararlandım. Muhteşem eserler buldum sayende.

Aralık 25, 2006 10:39 ÖS  
Blogger NeLLy said...

Adam değil, Varlık yayınlarıymış.

Şubat 11, 2016 3:34 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home