Perşembe, Temmuz 27, 2006
Çarşamba, Temmuz 26, 2006
sevgili gunluk :p
zaten eger aceleniz varsa, en azindan bir ihtimal olarak gec kalmaniz soz konusuysa ve iki sira (kuyruk), iki arac, iki guzergah vs. gibi bir secim yapmaniz soz konusuysa muhakkak sizin sectiginiz sizi gec birakir. isin kotusu digerini secseydiniz yetisecek miydiniz ondan da hicbi zaman emin olamazsiniz.
ayrica bugun bir sey ogrendim; voipstunt'la abd'deki bir sabit telefonu da ucretsiz aramak mumkun. ses biraz gec gidip geliyor, oyle olunca ayni anda konusuyorsunuz, sonra 'go ahead..' 'go ahead..' ay yok siz buyrun, siz buyrun muhabbeti oluyor ama olsun. ingiltere ve fransa'yla da ayni sekilde bedava konusuyoruz. speaker'lari da laptop'a bagliyoruz butun eve yetiyor ses. bir ay sonra bu isleri koordine edecek kimse kalmayacak bu evde, vay anasini. kardesim de okul degistiriyormus, yatili okuycakmis. eh artik disardakiler arar burayi. hala sekiz kusur dolarlik kredim duruyor. sifreyi kaybetmediysem..
Salı, Temmuz 25, 2006
bir yanginin kulu
siyaset biliminden, teorilerden, kose yazarlarindan, birlesmis milletlerden, acik oturumlardan, halk gunlerinden, baris cubuklarindan...
her sey yarim kaliyor.
bu nasil dunya.. dunya ne ki? neler oluyor Allahim? nereye gidiyoruz?
..
noor'u dusunuyorum. amerikali annenin kizi. heyecanla hayatinda ilk kez lubnan'a gidip oradaki akrabalarini gorecegini soylemisti yazin basinda. gidip donmus mudur? simdi akrabalari ne haldedir?
turkiye'ye akin edenler icin burasi guvenli liman midir?
asik olur, sarki soyler, sarhos olur, kalp kirip gonul mu aliriz biz bu ulkede? onlayn gazeteler okur, yazim hatalarina kafayi takar, entelektuel karin agrilari ceker, uluslararasi iliskiler teorileri uzerine tezler mi yazariz? en uzun vadeli yatirimimiz, hayalimiz, dunyanin dort bi tarafina sevgi pitircigi okullar acip turkce sarkilari siirleri turk olmayanlardan dinlemek midir?
bildigim bir sey varsa, tum guluslerin bir bedeli oldugu.
Pazartesi, Temmuz 24, 2006
evrende bi sen, bi ben, bi de..
"sen daha yatmadin mi yer elmasi" vardir mesela (surahi hanim'dan). gecenin koru kalkip da birini uyanik goren boyle der.
ya da birisi birisinden bisi istiyor, o alakasiz bi konuda konusmaya devam ediyorsa "beni ovme bana para ver para" (vizontele) diyerek konuya mudahale eder.
"uckagitci inek" (karate kamil'den -fistik.com-) vardir ki turklerin sevdikleri insanlara kufurle hitap etme ozelliginin ailemizdeki tezahuru olarak sayilabilir. mesela abim disari gidecek, bana acil kontor gerekiyor, alip cabuk gel diyorum. biraz sonra sms geliyor, 100 kontor yuklenmistir diye. ben boyle yapilabildigini bilmiyordum. "uckagitci inek nasil yaptin onu?! super oldu cok tesekkur ederim!!! :*" diye mesaj atiyorum en bedavasindan :)
bizim modem sorunlu biraz. telefonla konusurken ses kalitesi baya dusuyor, telefon calinca modem kablosunu cikariyorum mumkunse. az once kardesimden diger bilgisayardan aldim kabloyu, baglandim tam, ki isim var gucum var, bes dk bi mail neyim yazayim diyorum, telefon caldi! "hay Allahim yarabbim" dedim. kardesim, "maceran bitti abla" ("maceran bitti horoz" karate kamil'den). oldum gulmekten.
bi de dun gece ben falanist (sw)'in yazdigi gunluk gibi seyin eski yillarini okumaya dalmistim, kardesim geldi beraber okuduk. bazi seyler var Allahim oluyoruz gulmekten. gecenin bi vakti. annemler yan odada. boyle sekilden sekle falan girdik. abim aklima geldi. hep onla yapardik bunu. ama bi sey falan okumaz kendimiz konusurduk. kendi kendimize nasil katilirdik yarabbim. abim diye soylemiyorum, cok manyaktir. ve simdi o uzaklardayken dusunuyorum da insanlari birbirine yakinlastiran en onemli etkenlerden bi tanesi gulmek. birlikte gulmek. ayni seye gulmek. belki sirf o guldugu icin gulmek. sevdigimiz insanlarla gulmeyi severiz. belki de dostoyevski'nin deyimiyle gulmesini sevdigimiz insanlari severiz.
simdi burdan hareketle turkcell'in "gece kusu" reklamindan soz etmek istiyorum. bu reklami guvenilirliginden suphe icinde oldugum bir siteden indirinceye kadar izlememistim ama anlatmislardi. ozetle cocuk (erkisi) kizla evrende ikisi ve dayisinin yalniz olmalari hayalini paylasiyor, hatun kisi (salako) "dayin niye" diyor, o da "dayim cok matrak adamdir, oldurur bizi gulmekten" diyor ve kiz bozulup kapatiyor telefonu. bana anlatanlar da bunu komik bulduklari icin anlattilar. yahu dusunun, ne kadar romantik bi tekliftir bu. birlikte gulme teklifi. matrak bi adam, ikisini gulduruyor. baska kimseler yok ve ikisi kopuyorlar gulmekten. ben daha romantik bir tasvir dusunemiyorum. (bu noktada romantiklik adina siir yazmak/okumak uzerine de bisi diyesim geliyor da bozmiyim havami diyorum)
oyle yani.
bol guluslu gunler.
Cuma, Temmuz 21, 2006
okuduğumuzu anladık mı?
şiir sevmem, demiştim değil mi? gözünü seveyim şiir gibi nesirin; bakın nasıl ruha hitap ediyor, alıp götürüyor beni, canım.
"hell and fire...thus i hate myself"
ilki siir degil, bir ballad:
I fear you are poisoned, my handsome young man!’
‘O yes, I am poisoned; mother, make my bed soon,
For I’m sick at the heart, and fain wad lie down.’
‘What d’ye leave to your mother, Lord Randal, my son?
What d’ye leave to your mother, my handsome young man?’
‘Four and twenty milk kye; mother, make my bed soon,
For I’m sick at the heart, and fain wad lie down.’
‘What d’ye leave to your sister, Lord Randal, my son?
What d’ye leave to your sister, my handsome young man?’
‘My gold and my silver; mother, make my bed soon,
For I’m sick at the heart, and fain wad lie down.’
‘What d’ye leave to your brother, Lord Randal, my son?
What d’ye leave to your brother, my handsome young man?’
‘My houses and my lands; mother, make my bed soon,
For I’m sick at the heart, and fain wad lie down.’
‘What d’ye leave to your true-love, Lord Randal, my son?
What d’ye leave to your true-love, my handsome young man?’
‘I leave her hell and fire; mother, make my bed soon,
For I’m sick at the heart, and fain wad lie down.’
I find no peace, and all my war is done;
And nought I have, and all the world I seize on;
That looseth nor locketh holdeth me in prison,
And holdeth me not, yet can I scape nowise;
Nor letteth me live nor die at my devise,
Without eyen I see, and without tongue I plain;
I desire to perish, and yet I ask health;
I love another, and thus I hate myself;
I feed me in sorrow, and laugh in all my pain.
Likewise displeaseth me both death and life,
And my delight is causer of this strife.
[Sir Thomas Wyatt (1503-1542)]
Çarşamba, Temmuz 19, 2006
Salı, Temmuz 18, 2006
Pazar, Temmuz 16, 2006
Rabbim el-Muheymin
diyen bi reklam vardi, favorimdi. yan odadan sesini duysam hemen kosardim kacirmamak icin.
simdi demek istiyorum ki benim iki abim var. biiir canim abim. ikiii sut abim. bu sut abi de reklamdaki gibi degisik bi sut abi. cukulatali, cilekli sut gibi. firt firt guzelce cekerken arada agzina bisi gelmemesi gibi. sonra icindeki sut bitince kutuyu sisirip gum diye patlatmak gibi. ya da tencerede kaynayan sutun tasip etrafi batirmasi gibi. ne bileyim, sutten cikmis ak kasigin da neticede yagli olmasi gibi falan..
abim'e veda partisi yapiyoruz bi yandan, aglayan kek yapiyorum icine hakiki gozyaslarimi katip; mayis 2007'ye vuslat sarkilari, hercai siirler yazmak istiyorum. ve diger yandan bir seyin partisini yapiyorum sut abimle, neyi kutladigimi bilmeyecek kadar kendimden geciyorum. ortadogu'nun kanli sofralarindan, hirosima'nin kucuk cocuklarindan gecip baris cubuklari atmak istiyorum planorlerden. sonra ben de atlamak, parasutu acmakla acmamak arasinda tereddut etmek istiyorum. acmamaya karar verip gozlerimi kapayip ruzgari hissederken iliklerimde, kendimi sut abimli bir balonun icinde buluvermek istiyorum.
...
simdi susmak istiyorum. tum partilerden siyrilip susmak, gecenin kalan kisminda.
Cuma, Temmuz 14, 2006
benim sarkim
silik seksek cizgisi:
sarkinin ikinci kismini kesse miydik
silik seksek cizgisi:
yer kaplamasin diye dedim canim, severiz yoksa yaban taylarini, cilli horozu..
Pazartesi, Temmuz 10, 2006
zor zamanlar
bugs bunny'nin bir bolumunde galiba (tom&jerry de olabilir) kahramanimizin cok sessiz olmasi gerekiyordu, aksi halde basi belaya girecekti. o sirada dusmani (kotu kalpli kel avci olmali) cok feci canini yakiyordu. o anda bagiramayacagi icin agzini elleriyle sımsıkı kapatip -bip bip diyen roadrunner gibi ayni- var gucuyle kosuyordu. yeterince uzaklastiktan sonra nihayet kollarini iki yana acip, havada ziplar vaziyette bacaklarini da ayirip agzini kocaman acip oyle bir ciglik atiyor ki.....
cevremde kumelenen tum dunya korkunc bir sabir ve halel gelmesinden sakindiklari sozum ona itibarlariyla iste benim bu cigligimi beklemekteler.
Cumartesi, Temmuz 01, 2006
home alone- yine, yeniden
ya hayat?
saat alarmı. kalk, az atıstır, okula git. sessiz sedasız derslere gir-cık, eve gel. kapiyi anahtarla ac. yorgunluk. bilgisayar, okuma-yazma. kitap, okuma. kagıt-kalem, yazma. sıkıntı, dusunme-dusunmeme.
illa sessizlik illa sessizlik. kendi sesini unutma. her tıkırtıda urperme.
..
hey dostum, ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum.
"corci'ye unserenat"
lise sinif arkadasim h. 2000 yilinda yazmisti:
Off!! Simdi yanimda olmasan, yaninda olmasam. Icimdeki nefret topu oyle hizli buyuyor ki! Cabuk cabuk buyuyor. Cabucak alevleniyor.
Of Corci! Ozur dilemezsen bir yilan olurum. Hep guzelim diye kiskanirdin ya beni! Bak Corci! Simdi bir sumuk yuregim. Yesil sumuk. Ozur dilemezsen o sumugu
Ozur dilemezsen bir sivrisinek olurum Corci! Ignemle kanini emerim. Git dersen bir gun durmaz giderim. Kafdaglarini asar, butun ugursuz kara kedileri toplar
Sen varsin diye kuslarin hepsi sokta, ucamiyorlar Corci! Cicekler boyun buktu. Hercai meneksemizi sorarsan adini duyunca kalp krizinden gitti gariban. Ninem diyor ki: “Allah Allah, bu cicege ne oldu boyle, kalp krizinden gitti birden.” Ninem bilmiyor senin geldigini.
Ben de hasta olmazdim boyle. Bir at olurdum o zaman. Senden uzaklasmak icin can atan, delice, ruzgar gibi kosan bir at olurdum.
Sen git yeter ki! Ben her zaman at olurum. Gelme Corci! Eger gelirsen, lagim olurum, akarim ustune selaleler gibi.
İcim sıkılıyor sen yanimdayken. Yatagin altina saklaniyorum. Yatagin altindaki fare deligindeki farelerle dertlesiyorum. Seni anlatiyorum onlara, yaptigin gicikliklari. Hepsi uyuz oluyorlar sana, hepsine anlattim cunku.
Bazen tuvalete kilitliyorum kendimi, sirf yanima gelme diye. Yalvariyorum tuvaletteki lagim farelerine, beni senden kurtarsinlar diye. Fareleri cok seviyorum ben, cunku beni dinliyorlar, ara sira konusuyorlar benimle. Seni anlatiyorum onlara. Fareler de kuyruklarini salliyorlar. Onlar da seni taniyorlar Corci!! Of Corci! Bir de yanimda olmasan, yaninda olmasam...
Seni bir kabus diye dusunuyorum Corci, kalbim yerinden firliyor. Sen kabus olma Corci, ben de senden korkmiyim, farelerle sirdas olmiyim, sana nefret kusmiyim. Yatak altlarina saklanmiyim. Git dersen bir gun durmam, giderim. Kosa kosa giderim hem de! Dedeme sık sık soruyorum:
”Kim dogurdu bu Corci’yi dede?” diyorum, “niye dogurmus sanki? Keske dogurmasaymis.” Dedem diyor ki: “Ne yaparsin iste? Olmus bi kere!” “Bana ne dogumdan mogumdan” falan diyorum, “Az kaldi” diyor dedem, “Gunes bir defa dogup batinca, Corci olecek insallah.” “Ooww! Ne kadar cok!” diyorum dedeme. “O zamana kadar o beni oldurur!” Of Corci! Yanimda olmasan, yaninda olmasam.
Ne olur defol git Corci, pılını pırtını topla git. Yollar kapaliysa gitmen icin yol olurum sana ben. Uzun ince bir yol. Yeter ki git! Gidersin degil mi Corci? Eger yaninda bir yol arkadasi yoksa, sabirli bir yolcu olurum seninle. Uzaklardan, cok uzaklardan yururum, yanından degil, cunku ayaklarin cok pis kokuyor Corci!
Sonunda yorulurum Corci, yerlere serilir, bir kosede kıvrılıp uyurum.
Of Corci!! Yanımda olmasan, yanında olmasam...